İsmail Hünerlice Kimdir?

Sakarya Hendek İkramiye köyünde 1969 yılında dünyaya geldi. Kendi köyünde ilkokulu bitirdikten sonra 1987 yılında Hendek İmam Hatip Lisesinden mezun oldu. Aynı yıl Sakarya’da açılan İmamlık imtihanına katılıp kazandı ve görev aldı. Ve bu arada da hafızlığını ikmal etti. Eğitim yılları çok büyük sıkıntılarla tek başına ailesinin büyük desteği ile geçirdi. Üniversiteyi dışarıdan imtihanlarını verip iki diploma aldı. 1990 yılında imamlıktan istifa edip ilmi çalışmaları geliştirmek için İstanbul Bağcılardaki Fetih İlim Araştırma kursunda iki buçuk yıl kaldıktan sonra İstanbul’daki birçok değerli hocalarımızdan ilim aldı. Halen İslam Hukuku ve Fıkıh üzerine 120'ye yakın çok değerli bir ekiple çalışmalarını devam ettirmektedir. Evli olup Ahmet Faruk, Beyza nur ve Meryem Betül isimli üç çocuk sahibidir. Allah-u Teâlâ cümle evlatlarımızı hayırlı eylesin.
Mahmut Efendi Hazretlerimize Gönül Bağı Kurması
Sakarya’da Rahmetli İhsan Efendi Mekke Mescidinde görevli idi. Adapazarı’nda Mahmud Efendi Hazretlerimizin vekili idi. Onun vesilesi ile Efendi Hazretlerini öğrendik. Fakat ben İmamlık vazifesini yaparken Fatihte okuyan üç talebe bizim camiye geldi. Kendilerini tanıyordum. Onlarda vesile oldu. İsmail ağa camiine geldim. Cuma günü idi; rahmetli Hasbi hocamız vaaz veriyordu. Daha sonra Efendi hazretleri geldi. Daha önceden birçok mürşid görmüştüm. Hayallerimde canlandırdığım ve tarihimizin derinliklerinden bize gelen bir Allah dostu halinin en güzeli ile karşılaşınca çölde susayıp susuzluktan kavrulan ve suya kavuşan kişinin durumuna döndüm. Gerçekten Hucurat suresinin 7. ayeti kerimesinde olduğu gibi ‘Allah size imanı sevdirdi’. Rabbimizin lütfuyle dostlarını sevme şerefine nail olduk. Rabbim dostlarını hakkıyla tanıyıp yollarından gitmeye hepimizi muvaffak eylesin.

İnsanı ve İnsanlığı Doğru Yola Sokmak, İnsanlığın Kurtuluşu İçin Neler Yapmayı Tavsiye Eder
Her şeyden evvel şunu bilmek lazım ki dinimiz İslam insanların hem dünyalarını hem de ahiretlerini düzenleyip onların saadetini sağlar. Günümüzde İslam sanki sadece ahiretle alakalı olup dünya ile fazla ilgilenmez vurgusu üzerinde duruluyor. Hâlbuki dünyası mamur olmayanın ahireti de mamur olmaz. Bu vesileyle yapılacak iş önce en doğru yolu tespit etmektir. O da Rabbimizin bildirdiği yol en doğru yoldur. Osmanlı bu işi güzel becerdi. Sistemiyle kurumlarıyla toplum ve millet olarak adeta seferber olup birbirlerini cennete götürmeye çalıştılar. Dünya ve ahiretin mutluluğuna koştular. Günümüzde bunun en kestirme yolu eğitimden geçer. Rabbimizin ilk emri ‘OKU’ değil ayeti yarım tercüme etmeyelim; doğrusu ‘Yaradan Rabbinin adı ile oku’ olmaktadır.

Yani eğitime en yüce olan Allah-u Teâlâ’yı tanımakla başlamak lazım. Önce yaratanı sonra yaratanın yarattığı yaratılanı tanıma yolunu izlemek lazım. Allah-u Teâlâ bizi yarattığında üç kabımızı bize boş olarak teslim etti: kalp, mide, akıl. Bunları biz dolduruyoruz. Aklı doğru ilimlerle, kalbi Mevla sevgisiyle, mideyi de helal rızıklarla doldurmak lazımdır. Şu an yeryüzünde Osmanlı döneminde bulunan İslam ülkeleri aynen duruyor. Fakat tek fark o zaman birlikte idiler; şimdi ise ayrı. Birlikten güç doğar. Müslümanlar dağıldılar küffarı âlem birleşti devran değişti. Rabbim İslam âlemine birlik-dirlik beraberlik nasibe eylesin.

Şu An Ne Yapıyor
“Allah-u Teâlâ kime hayır murad ederse onu dinde fıkıh sahibi eder” Hadisi şerif gereği İslam Hukuku - fıkıh ilmiyle meşgul oluyorum. Rabbimiz celle celalühu “Allah’tan gerçek manada onun ilim ehli olan kulları korkar” buyurması ışığında bir defa olan ömür sermayemizi en iyi, en doğru bitirmek için bu yolu seçtik. Malumunuz ki ömür denemeye gelmez. Ahmed bin Hambel Rahimehullah Rabbimizi şekilden münezzeh ve keyfiyetsiz olarak rüyasında gördüğünde: “Yarabbi sana en çok nasıl yakın olurum” diye sorduğunda Rabbimiz celle celalühu: “Benim en çok sevdiğimle meşgul olmanla” buyurdu. Yani Kuran’ı-Kerim-i öğrenip gereği gibi yaşamaktır. İmam-ı Azam Efendimiz “Fıkıh kişinin lehinde ve aleyhinde olacak şeyleri bilmektir” demiştir. Günümüzde insanlar kendi başlarına Dört hak mezhebin dışına çıkıp kimi yanlış, kimi dalalet (sapıklık), kimi küfür yolunda olan yollara giriyorlar. Bunu şu misalle anlatalım: mezheplere ihtiyaç günümüz Müslümanları için çok önemlidir. Mutlaka 4 hak mezhepten birine uymak lazımdır. Aralarını telfik (birleştirmek) doğru değildir. Mesela Hanefi mezhebine (İmam-ı Azam Efendimize) uymak neden önemlidir. Bir misalle anlatalım. Dünya var olalı insanlarda hastalıklar var. Bu hastalıkların tedavisi için tabiatta bunların formülleri var. Bir uzman doktor hastalığa isim koyuyor ülser (mide hastalığı) karşısına tabiattan ilaç formülü geliştiriyor en basiti Talcit gibi. Mezhepte böyle ayet ve hadiste olan ayrıntıları İmam-ı Azam Efendimiz ayrıntısıyla açıklıyor dışına çıkmıyor. Yok, ben yeniden fetva vereceğim demek ilacı bulunmuş hastalığı yeniden ben bulacağım deme yanlışlığına düşürüyor. Başka bir misal verecek olursak Amerika keşfedilmiş, yeniden keşfetmeye kalkışanın durumu ne gariptir. Mezheplerden Hanefi mezhebi kıyamet sabahına kadar çözemediği hiçbir husus yok. Biz ekip olarak fıkıh kitaplarını okuyoruz. Dünyadaki bütün gelişmelerle alakalı âlimlerin adeta kerameti ki, misallerle her türlü meseleyi çözmüşlerdir. Yeter ki mevcut fıkıh kitaplarını okuyalım. Çalışma olarak biz dinimizin ortaya koyduğu bütün fetvaları özetinin özeti diyebileceğim bir şekilde özetleyip anlaşılır bir üslupla bütün fıkıh kitaplarını baştan sona tarayıp kitaplaştırıyoruz. Mesela 3 satır yazı yazmak için 30 sayfayı özetliyoruz. Hazırlandığında takdiri kıymetli okuyucularıma bırakacağım inşallah. Muvaffakiyet Rabbimizdendir.

Mahmut Efendi Hazretleri’nin size özel bir şey söylediğini duymuştuk. Efendi Hazretlerinin sizin için söylediğini bizlerle paylaşır mısınız?

Bir müridin edeplerinden biri de her meseleyi üstadına şeyhine arz etmesidir. Bende 1993 yılında evlenmek için babam bana bir hayli para hazırlamıştı. Cuma sabahı idi. Efendi hazretlerinden evlenme müsaadesi almak için namazdan sonra odasına vardım, yanına oturdum; elini öptükten sonra kendisine evlenebilir miyim? Dediğimde bir müddet bekledikten sonra yaşımı sordu 24 olduğunu söyleyince daha çocuksun bekle dedi. Bende tamam dedim ve müsaade istedim. O parayla bina aldık ve bir yıl boyunca kendimi tamamen ilme verdim. Takribi olarak günde 19 saat ders çalışıyordum. Neredeyse ilmim kısa zamanda ikiye katlandı. Bir yıl sonra müsaade istediğimde tamamdır dedi. Öyle bereketli yatırımı ve ilmi daha da bulmuş değilim. Osmanlı ecdadımız velilerin sözünü dinlemekle şanlı tarihi yazdı. Hacı Bayramlar, Akşemsettinler gibi.

Son olarak kamuoyuna yapacağınız bir açıklama, vereceğiniz bir mesaj var mı?

Fatih Sultan Muhammed Han’a devletin olmuş meseleleri anlatılıp iş uzayınca ayağa kalkıp şöyle demiştir: beyler olmuş işleri konuşmakla ömrümü tüketemem yapacağımız işleri bana söyleyin. Önümüze bakalım yolumuz uzun demiştir. Değerli Mümin Kardeşlerime hizmete daha büyük aşk ve şevkle sarılmalarını bu güzel hizmetin devamını getirmelerini dilerim. Rabbim İlim, Amel, İhlâs nasip eylesin. Dünya ve ahiret selametini ihsan eylesin. Âmin.

- İsmail Hünerlice